Sibel Öztopçu-Semih Özçalık / Bursam Medya
Osmangazi’nin projeleri yerel yönetimler ile buluşturuluyor!
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından başlatılan “Sağlıklı Şehirler” hareketini desteklemek amacıyla Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği, üye belediyelerle birlikte çeşitli eğitimler, paneller ve konferanslar düzenliyor. Bu kez de Bursa Osmangazi, bu önemli etkinliğe ev sahipliği yaptı.
Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in de katıldığı panelin ilk açılış konuşmasını yapan Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, “Bugün burada birlikte alacağımız kararlar sürdürülebilir ve sağlıklı şehirler inşaa etmemizde bizlere yol gösterecektir. Bursa sanayisi kültür ve turizmi ile tarımıyla Türkiye’nin öncü şehirlerindendir. Aynı şekilde Osmangazi, bu değerleri barındıran nüfus olarak Türkiye’nin en büyük 5 ilçesi ve tüm yükümlülükleriyle de güçlü bir şehirdir” dedi.
“BURSA’NIN SAĞLIKLI BİR ŞEHİR OLUP OLMADIĞINA BAKMALIYIZ”
Başkan Aydın, Osmangazi ve Bursa’nın sağlıklı şehir olması için yapılan çalışmaları aktardığı konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bursa’da bir tartışma sürmektedir, turizm kenti mi yoksa kültür ve sanat kenti mi olmalıdır diye. Aslında bu sorudan önce sormamız gereken daha önemli sorular da var. Bursa bir sağlıklı kent midir? Bugün Uludağ’ın eteklerinde yer alan bu kadim şehir ne yazık ki önemli bir kimlik arayışı içerisinde. bu süreçte sadece sanayi kültür ya da turizm odaklı bakmak yerine Bursa’nın sağlıklı bir şehir olup olmadığına dair soruları da geleceğimizi şekillendirmesi açısından önemli buluyoruz. Sağlıklı kentler oluşturmak sadece fiziksel yapılarla değil aynı zamanda sosyal, kültürel ve çevresel faktörlerin de bir arada düşünüldüğü tüm bu bileşenlerin uyum içerisinde olduğu şehirlerdir. Bu doğrultuda kentlerimizin potansiyelini sağlıklı bir kent olarak keşfetmek ve bu vizyonu hayata geçirmekte hepimizin ortak sorumluluğu.
“SU KRİZİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
2024’ün sonuna geldik. Bursa’da Nilüfer çayı gibi Türkiye’nin en önemli kaynaklarından birine sahip olmamıza rağmen su kriziyle karşı karşıyayız. Büyükşehir belediye başkanımızın geçen haftalarda açıkladığı duruma göre yaklaşık 45 günlük suyumuz kaldı. Yine Gemlik körfezine Birkaç yıl önce yaşadığımız musilaj sorunu yine bir diğer sorunumuz. Hava kirliliği raporlarına baktığımızda da en eski kentlerden biri olduğu da görülmekte. Yine fabrika atıkları, kaçak yapılar ile tarım alanlarımız maalesef yok ediliyor.
“KARBON AYAK İZİMİZİ EN AZA İNDİRECEĞİZ”
Bu sabah ajanslardan da gördüğümüz haberlerde, 2025 yılında çevreyi kirletenlere 6.923 lira para cezası kesileceği yer alıyordu. Günümüz şartlarında bu cezanın bir işletme fabrikası için hiçbir caydırıcılığı olmadığının da farkındayız ve bunları iyi düşünmek gerekiyor. Bizler de kamu kurumları olarak elbette sorumluluğumuz olan alanlarda çalışmaları hayata geçiriyor doğa ve insan ilişkisini en iyi şekilde yapılandırarak kentlerimizin geleceğini şekillendirmek için çaba sarf ediyoruz. Atıkların geri kazanımından yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına, akıllı sulama sistemlerinden çevre tahribatının önlenmesine kadar her alanda Sürdürülebilir bir gelecek için çalışıyoruz. İklim değişikliği, 0 atık ve enerji yönetimi konularında belediyemizin kurumsal seyret kazan envanterini oluşturarak karbon ayak izimizi en aza indirecek adımları tek tek atıyoruz. İlçe sınırlarında geri dönüşüm toplama araçlarıyla yılda yaklaşık 6 bin ton ambalaj atığını toplayıp geri dönüşüme yolluyoruz. Bu sayede hem ekonomiye hem de çevreye değer katıyoruz. Böylelikle de yılda 57 bin 120 ağacın kesilmesini önlüyoruz. Lavaboya dökülen kızartmalık yağın 1 milyon litre içme suyunu kirlettiği gerçeğinden hareketle mobil atık toplama araçlarımızda her yıl yaklaşık 160 ton atık yağı toplayıp yılda 160 milyon ton suyun kirlenmesini engelliyoruz. Atık pillerin suya ve doğaya karıştığında çevreye vereceği dönülmez zararlarını önüne geçmek için her yıl yaklaşık 6 ton atık pili bertaraf ediyoruz. Böylelikle de 432 dönüm toprağın kirlenmesinin önüne geçiyoruz. Yine Veysel Karani kurban satış yeri ve Panorama 1326 müziğimizin üzerine kurduğumuz güneş panelleri ile de enerjimizin yüzde 25’ini yenilenebilir enerjiden elde etmekteyiz. Kullandığımız yenilenebilir enerji sayesinde yılda yaklaşık 9 yüz bin kilogram karbondioksitin doğaya salınmasını engelliyoruz.
“ÇEVRE BİLİNCİ EĞİTİMLERİ VERİYORUZ”
Park sayımızı yaklaşık 700’e çıkartarak düzenlenmiş yeşil alan miktarında 1 milyon 767.485 metrekareye çıkartarak yüzde 40 oranında bir tasarruf sağladık. Yine parklarımızda hayata geçirdiğimiz ked ve solar aydınlatma sistemleri ile de yıllık yüzde 20 enerji tasarrufu uyguluyoruz. Çevreyi korumanın en etkili yolunun öncelikle kirletmemek olduğunu biliyor çevreye duyarlı nesiller yetiştirmek için de bu konuda eğitim çalışmalarına önem veriyoruz. İlçemizdeki yaklaşık okullarda 8 bin öğrenci ve mahallemizdeki 4 bin vatandaşımızla bir araya gelerek çevre bilinci eğitimleri verdik güvenli yeşil bina sertifikaları kalite yönetim sistemi belgeleriyle çevre konusundaki standardınızla her geçen gün daha da yükseltiyoruz.
“HER ALANDA DİRENÇLİ KENTLER OLUŞTURMALIYIZ”
Sürdürülebilir ve sağlıklı bir gelecek için yarının çok geç olduğunu biliyor ve adımlarımızı bugünden karanlıkla atıyoruz. Konuşmanın başında da söylediğim gibi Türkiye’nin en çok nüfusa sahip 5. ilçesiyiz bu noktada da her ne kadar büyük şehir yasasıyla mahallede olsa kentten köylere dönüşü sağlamalıyız. Tarımı desteklemeli, doğa-insan ilişkisini güçlendirmeli her alanda dirençli kentler oluşturmak için mücadele etmeliyiz.
Panelin ikinci açılış konuşmasını yapan Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “En son İzmir’de yaptığımız Genel Kurulda 2 ayda bir tematik bir toplantı yapacağımızı ve bu şekilde devam edeceğimizi söylemiştim. O toplantı sonrası ilk buluşmamız burada” diyerek sözlerine başladı.
“ÇEVRENİN BOZULMASI YAŞAMLARIMIZI OLUMSUZ ETKİLEYECEK”
Başkan Tugay, Bursa’ya ve Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’a teşekkürlerini ileterek sözlerini şöyle sürdürdü:
Türkiye açısından baktığımızda açıkçası biz durumumuzu çok iyi görmüyoruz. Normalde 2030 yılında en azından yüzde 45 oranında azaltılması hedeflenmişti. Ancak dinya bu hedeften çok uzak durumda. Ne yazık ki son yıllardaki sıcaklık artışlarına baktığınız zaman da bir buçuk derecenin üzerine çıkıldı. Bunların sonuçlarını pek çok açıdan yaşıyoruz. Bunların bazısı çevresel sorunlar olarak bizlere dönüyor. Kuraklık, ekosistem değişimleri Türkiye’de daha önceden var olmayan bazı sivrisinek türleri, bazı haşarı türleri, denizlerimizde bulunan canlı türlerinin giderek artan baskınlığını yaşıyoruz. Bunlar daha da kötüye giderek ilerleyecek. Yani içinde yaşadığımız çevrenin bir bozulmasına bunun da kent yaşamımıza, yaşam alanlarımıza olumsuz geri dönüşlerine şahit olacağız. O nedenle Türkiye’nin biraz daha hızlı adımlara ve daha etkili adımlar attığı planlara htiyacı var.
BAŞKAN CEMİL TUGAY’DAN 4 ÖNEMLİ MADDE!
“OECD ülkeleri arasında kömür yatırımlarını artıran tek ülke Türkiye. Diğer ülkeler kömürde geriye giderken biz halen kişi başına da 6.71 ton bir karbon üretiyoruz” diyen Başkan Tugay, çevrenin korunması için 4 ana kelimeyi dinleyciler ile paylaştı. Tugay, “Türkiye bu rakamla dünyada 15. sırada. Karbon emisyon yüksekliğinde tüm dünyanın karbon emisyonunun yüzde birini Türkiye üretiyor. Bu da gelişmiş ülkeler kategorisinde ya da daha doğrusu karbon nötr olma yolunda sağlıklı adımlar atmış bir ülke kategorisine sığmıyor. Ve baktığınız zaman karbon emisyonuna neden olan en büyük sebebin enerji üretimi olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki günlerde enerji tüketimimizi azaltmak ya da enerjiyi daha verimli kullanmak yolunda mutlaka öncelikli ve hızlı çalışmalar yapmamız gerekiyor. Ben bu konu ile ilgili yıllardır beraber çalıştığımız arkadaşlarımıza şunu söylüyorum, 4 tane odamız var. Birisi su, birisi gıda, birisi enerji ve bir de toprak. Yaşamımızın devamı için mutlaka sürdürülebilir hale getirmemiz gereken konu başlıkları bunlar. Diğer taraftan en büyük tehditlerimiz ve risklerimiz yine bu alanlarda. Lütfen bu 4 kelimeyi böyle anayasanın ilk maddeleri gibi aklımızda her zaman tutalım” ifadelerini kullandı.
“SUSUZLUK SORUNU ZİRVE YAPTI”
Susuzluk sorunun bu yıl Türkiye’de belki zirve yaptığını hep beraber gözlemledik. Su kaynaklarımızın aylar süren kuraklıklar sonrasında hızla tükenme noktalarına geldiğini, biraz önce Erkan Başkan Bursa için de söyledi. Türkiye’nin her yeri böyle. Bazı yerlerde daha kötü. Protokol haritalarına baktığınız zaman Türkiye’nin güney bölgelerinin alarm verir tarzında kuraklık yaşadığını ve böyle giderse çok kısa bir sürede oralarda gerçekten artık bitkisel dokunun yaşayamayacak hale geleceğini ve ekosistemin hızla bozulacağını, insanların artık orada yaşayamayacağını söyleyebiliriz. Artık bizim gerçek anlamda bir su yönetimi planımız olmalı. Yerel yönetimler kendi bölgelerinde bu konuda plan yürütmeliler.
“TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ BİR KAYNAK”
Sağlıklı ve güvenli gıda üretimi ile ilgili ciddi sorunlar var. Doğru tarım tekniklerini hem yerel yönetimler hem de üst ölçekli bölgesel ve ulusal planlamalar çerçevesinde doğru yönetmemiz gerekiyor. Kentsel bir gıda stratejisi, eylem planınız mutlaka olmalı. Ama tekrar söylüyorum kendine yeten kentler kendine yeten havzalar yüzde 50’lere varan enerji tüketim azaltımları gerçekleşebilir. Yenilenebilir enerji yatırımlarına ihtiyacımız var. Ama ülkemizde ne yazık ki bu yatırımlar planlı ve doğru şekilde yapılmıyor. Meraları, tarım alanlarını, yeşil alanları bozan enerji yatırımları yapılıyor. Rüzgar enerjisi ile ilgili çok yüksek potansiyelimiz var doğru yerlerde doğru noktalarda doğru şekilde işletilirse bunların Türkiye için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
“VÜCUTLARIMIZDA MİKROPLASTİKLE YAŞIYORUZ”
Atıklarımız ve yanlış tarım teknikleri hızla maalesef topraklarımızı bozuyor, kirletiyor. Atıklardan kastım tabii ki bazı toksik kimyasal içerikli sanayi atıkları, kentsel atıklar, evsel atıklar. Plastiği mikro plastiğe dönüştürmüş. Dolayısıyla suları, denizleri yoğun bir şekilde kirleten ama havada ve toprakta da yoğun bir şekilde bulunan mikro plastiği görmek zorundayız. Çünkü parçalanınca görmüyoruz görmeyince yok zannediyoruz ama pirene dağlarında mikro plastik buldular hepimiz vücutlarımızda belli oranda artık mikroplastikle birlikte yaşıyoruz plastik atıklarını hızla kontrol altına almak zorundayız. Birinci kural mümkün olan en az miktarda su üretmek, İkinci kural da ürettiğimiz atığı mutlaka kontrol altına almak. Kontrolsüz bir şekilde doğaya bıraktığımız plastikler denizlerimizde havada toprakta ve vücudumuzda yediğimiz içtiğimiz her şeyde ne yazık ki varlar. Yanlış tarım tekniklerinin en önemli nedenleri yanlış sulamalarda kullanılan ilaçlar, gübreler. Daha doğru tarım teknikleriyle, daha doğru tarım ürünü seçerek, hayvancılığı yine çevreye zarar vermeyecek şekilde yaparak sorunları en aza indirebiliriz.