İspanya maçı…
Hepimiz korkuyorduk, hele daha 4. Dakika da yediğimiz golle; aklımıza ilk gelen evimizde 6 yediğimiz maç oldu.
“Eyvah bu maçta da 6-7 yer miyiz” demeye başladık.
Hele ki ilk yarı da arka arkaya gelen İspanya atakları ve Altay’ın kurtarışları, gözümüzü korkutmuştu.
İlk yarının son dakikalarında gelen eşitlik golü dahi içimize su serpmemişti!
Korku devam ediyordu.
Ne yapacaktık ikinci 45’te?
Son 45’te ise ayrı bir Milli takım vardı yeşil çimlerin üzerinde.
Bu kez İspanya kalecisi Simon ön plana çıktı.
Hele Barış’ın röveşatası üzerine de gelse kurtarması müthişti.
İyi oynuyorduk ve öne geçtik.
Bu zamana kadar grupta kalesinde gol görmemiş İspanya’ya 2 gol attık.
Korkuyla seyrettiğimiz ilk yarının ardından 54. Dakika da Orkun’un göğsüyle indirdiği, Salih’in Simon’un uzanamayacağı yere attığı şutla öne geçmeyi de bildik.
Aslar, Türk gibi oynuyordu ilk 11’de.
Türk Formasını onurla giyen aslardı onlar.
Şaşırmıştı İspanyol taraftarları, teknik kadrosu ve futbolcuları.
Çantada keklik gördükleri ve tribünleri doldurmayan, maçı evlerinde seyretmeyi tercih eden İspanyollar dahi; biliyorum ki şaşkındı ve evlerindeki koltuklarında diken üzerinde oturuyorlardı.
İspanya Teknik Sorumlusu Luis de la Fuente attığımız 2. Golden sonra çirkinleşmeye, yardımcı ve 4. Hakeme itirazlara başlamıştı.
Korkuyordu Fuente.
İşte o şanssız Çağlar’ın ayağına çarpıp Oyarzabal’ın önüne düşen topla da kalemizde gördük meşin yuvarlağı.
İkinci yarı eşitliği vermemize karşın içimizde gol atabilir ve bu maçı alırız umudu vardı.
İyi oynuyor ve İspanyolları şaşırtmaya devam ediyorduk.
Galibiyet golünü atamasak ta İspanya gibi dünya devine karşı neredeyse son 15 dakika 10 kişi oynasak ta hakemin bitiş düdüğü ile ikilem yaşadım yüreğimde, beynimde…
Sevineyim mi, üzüleyim mi?
Yenilmedik, elimizden kaçırdık; iyi takım olduğumuzu dünya ya gösterdik.
Ve gelelim başlığımıza…
A Milli Takım.
Yedeği, ası olmaz.
Adı üstünde…
Milli takım.
Seçilmiş, başarılı oyunculardır onlar.
Dünya’da Türk olmaktan onur duyan kişilerdir.
Hangi oyuncu oynarsa oynasın değişmez.
Maç sonu Altay’a, Salih’e soruluyor…
“As takım çıkmadı, sizler mükemmel oynadınız”
O anda sinirimden bağırmışım gecenin o saati, eşim uyardı…
“Kayhan ne yapıyorsun?”
O çocuklar as değil mi? Dedim.
O çocuklar aslanlar gibi çıktılar, oynadılar ve İspanya gibi dünya devini ellerinden şanssız bir şekilde kaçırdılar.
Onlar hangi formayla çıktılar sahaya?
Ay Yıldız vardı göğüslerinde.
Ha Arda Güler, ha Hakan Çalhanoğlu…
Ya da Salih Özcan, Orkun Kökçü?
Ha Uğurcan, ha Altay, ha Mert ya da Muhammet Şengezer.
Bu çocukların tümü TÜRKİYE Milli Formasını onurla giyen oyuncular.
Ya şu sunuculuğu, yorumculuğu gerçekten bilerek yapın ya da bırakın.
Milli takımlara seçilen oyuncular gelir.
Bunu unutmayın ve ona göre konuşun.
Kaleci Altay maç sonunda çok güzel cevap verdi o kişilere.
Hepiniz as oyuncularsınız ve sizlerle gurur duyuyoruz.
Teşekkürler baylar.